Selamlar, ilk yarı bitmişken yazayım taze taze, bir de böyle deneyelim.
Öncelikle kadroda güzel bir değişiklik gözüme çarptı, klasik olduğumuz kadroyla çıktık ancak geçen hafta Riera'nın gösterdiği performans, dilediğim gibi, Kazım'ı yedek klübesine yolladı. Haketti. İkisi de.
İlk yarı iki taraf da kapalı bir oyun sergiledi şimdilik, savunmalar toplam 3-4 hata yaptı, bunlar da kalede tehlike oluşturdu anında. Hakan Balta büyük bir hata yaptı, ikili mücadelede topu çıkarmaya çalıştı ancak top oyunda kalınca pas vermedi ve ikili sıkıştırmada topu kaybetti. Savunma bir anda duvar gibi oldu ve şut şansı vermedi ama rakibe, telafi oldu böylece.
Bursaspor'un hatasında Elmander çok güzel değerlendirdi ama kalecinin kucağına gitti, dönen topa Emre çok çok iyi vurdu, stil olarak, o top da kalecinin tam kucağına düştü.
Semih yine çok iyi, Ujfa ile savunmada güven veriyorlar, iki tehlikeli pozisyonda ikisi de kollarını vücuduna yapıştırarak müdahale etti, Bursasporlu futbolcular itiraz etti ama hakemin kararı doğruydu. Ujfa da bir anda sürpriz yaptı ve ceza sahasına yardırırken gördük kendisini, çok iyi pozisyon yaratmıştı ama savunmadan bir oyuncunun ayağına basınca dengesini kaybetti düştü, ama alkışlar kendisine.
Elmander ve Sercan. Çift forvetimiz. Ama aralarında hiçbir bağ yok. İkisi de "tek forvet", ikili değiller. Elmander'in iyi olduğu anlarda Sercan yok, Sercan iyiyse Elmander etkisiz kalıyor. Maçın sonunda Elmander süper bir pas çıkardı, ama Sercan geç kaldı, çok güzel bir pozisyondu.
Riera, Ankaragücü maçında formayı kaptı, Kazım'ı yolladı, bu maçta da hakettiğini gösterdi formayı, sol kanattan iyi geldi, Elmander'in pozisyonunda da pası veren kişi olup 3 savunmayı birden düşürdü oyundan, sahanın iyilerindendi.
Ancak ortasahadan o kadar faydalanamadık, bağlantıyı o kadar iyi kuramadılar bence. Elmander-Sercan uyumsuzluğu da olabilir bunun nedeni ancak yeterli değildi.
İkinci yarıya gelirsek;
Fatih Terim'in devre arası konuşması "Biraz daha ileri çıkın, oyunu ileri yıkın" gibi bir şeymiş ancak takım başarısızdı. Son 5 dakikayı kesersek çok kötü oynadık, bahanesi de yok, olmadı bu maç.
Golü güzel attı Bursa, pozisyon önceden çalışılmıştı, Batalla pası ilk verdiğinde Semih ve diğer savunma (Sabri galiba tam emin değilim) ikisi birden içerdeki oyuncuya koşmaya başladı, Batalla da bomboştu, duvar pası ve gol. Musleranın yapacak bir şeyi yoktu ama Sabri orda Semih'le konuşmalıydı, Galatasaray savunmasının yapmaması gereken bir hataydı bence.
Riera sevgili kulmuş, Kazım hazırlandığında Riera'nın çıkacağı kesindi, ikinci yarı çok daha silik oynadık ve ilk yarıdaki hatalarını tekrarladı, ama ilk yarıdaki pozitif oyununu yansıtamayınca çok kötü bir oyun çıktı karşımıza. Ama Sercan'ın o anda yerde kalması Riera'ya ikinci şansı verdi, ama olmadı, Yiğit girdi, iyi ki de girdi.
Değişikliklerimizi çok iyi kullandık bence. Kazım yine etkisizdi ama başka şans da yoktu, ileri hatta taze kan gerekliydi. Yiğit Ankaragücü maçında solda etkili olmuştu, bu sefer sağda denedi F.T., oyunun son 5 dakikasına heyecan getirdi, ancak beklerin yorgun olmasından ve Bursaspor'un tamamen kapanmasından dolayı bu kadar tehlikeli oldu bence, yinede güzel bir koz olarak klübede durmalı.
Golü yedikten sonra savunma ileri gitmek isterken çok açık verdi. Baya açık verdi, Ujfa'nın kişisel becerileriyle kapattık bunu ama ikinci yarı savunmamız kötüydü. Beklere yorum bile yapmıyorum.
Baros'u arıyoruz, Sercanın yerinde Baros olsa çok çok çok çok farklı bir 90 dakika izlerdik bence.
Ve yumurta kapıya dayanınca oynadığımız futbolu azıcık erken oynasak golü bulabilirdik diye düşünüyorum, o acele içerisinde futbolcuların doğru karar vermesi ve zamanlamaları ayarlaması çok zor, bu motivasyonu maçın içerisinde sağlamalıyız.
Sonuç olarak, çok açık verdik, kötü oynadık, ileri uçta bir çözümsüzlük var, Elmander-Sercan "ikili" olmalı, yoksa işimiz zor.
Stadı dolduran kadınları da tebrik ediyorum, hem Bursaspor hem Galatasaray tribünündekileri.
İyi akşamlar!
28 Ocak 2012 Cumartesi
25 Ocak 2012 Çarşamba
25 Ocak 2012 Galatasaray-Ankaragücü
Maç bitti, hemen yazmaya koyulalım. Gönül ister Maraton'u da izleyelim ama Ülker Link ile bu kadar oluyor. Neyse efendim başlayalım;
Ankaragücü'nün geçtiği zor dönem göz önüne alınırsa bizim açımızdan zor geçmesi beklenmeyen bir maçtı. Geçen hafta ESES karşısındaki etkisiz oyunumuzun sahadan kaynaklanıp kaynaklanmadığı sorusuna cevap almış olduk ama. Rakibimizin talihsiz güçsüzlüğünden dolayı çok derin performans incelemesi yapamayız. Topla oynama oranında %30'u göremedi Ankaragücü. Biz de gerekeni yaptık diyebiliriz kendi açımızdan. Şimdi maça geçelim;
İlk 11'imizde güzel değişiklikler oldu. Fernando Muslera, Sabri Sarıoğlu, Gökhan Zan, Semih Kaya, Çağlar Birinci, Emre Çolak, Ceyhun Gülselam, Engin Baytar, Albert Riera, Sercan Yıldırım, Johan Elmander
Yedeklerimiz de yazalım not olarak: Ufuk Ceylan, Hakan Balta, Selçuk İnan, Felipe Melo, Tomas Ujfalusi, Yiğit Gökoğlan, Kazım Kazım
Kim kimin yerinde anlaşılsın diye azıcık pavyona döndü ortalık. Haftasonunda oynayacağımız Bursaspor maçı öncesi hem sürekliler dinlensin, hem de diğerleri şans bulsun, formayı daha çok hakeden varsa verelim mentalitesiyle iyi bir rotasyon bence. Sahadaki oyun da iyiydi bu açıdan bakılırsa, Riera çok çok iyi bir oyun çıkardı, onun düzenli olmasını şahsen çok isterim, maçın başında 2 golün asistini yaptı 3.yü de attı, umarım tek maçlık değildir de Kazım'ı keser artık, Gökhan uzun zaman sonra forma buldu, iyi değerlendirdi, maçın sonuna doğru Ujfa hazırlanınca "kesildi heralde" dedim ama Ujfa sağa geçti, kondisyonu da iyi demekki. Çağlar da çok iyiydi, daha iyi olur, Hakan Balta hegamonyasına son verir umarım, Ceyhun ve Engin zaten forma şansı bulan oyunculardı, Engin çok iyiydi, maç boyunca kalede şansını denedi, hızlı hücumlarda hızını gördük, 3. golde harikaydı, Fatih Terim'in bu sezonki futbolcu başarılarından birisidir kesinlikle. Maça geçelim, orda da futbolculardan bahsederim zaten;(Valla çok uzatmamaya çalışıyorum)
Maçın başında zaten golle başladık. Gökhan Zan'ın zıplamadan vurduğu, vurmak bile değil, kafasından sektirdiği top gol oldu, rahat başlamış olduk böylece. 5 dakika sonra ikinci pozisyon, Riera ilk goldeki yerinde, bu sefer yerden gönderiyor, Emre çok güzel koşuyor ve ikiyi de atıyor. Sonrasındaki pozisyonlar için bir parantez açıyorum, Emre'nin özgüveni çok iyi, maç boyunca iyi toplar denedi, pasları güzeldi, artık "hot prospect for future" değil, artık "important first team player" oldu, 2 sezona da "key player" sıfatıyla görücez inşallah. Sonraki dakikalar sakin geçti, Ankaragücü bir atak şansı yakaladı, o da ofsayttı, biz de çok zorlamadan bir iki pozisyon yakaladık, Riera-Emre ikilisinin bi pozisyonu daha var, Emre süper vurdu kenardan çıktı, dediğim gibi, bu özgüveni tutturursa, her yerinden öperim ben onu.
İkinci yarıda Yiğit çıktı sahaya, Emre de "haftasonu özel" kadrosuna geçmiş oldu böylece, önce ortada oynadı, çok etkili olamadı, 2-3 pozisyonda da oyunu iyi okuyamadı, ama ESES maçında dediğim gibi, otursun soluklansın, 2 hafta sonra yazarım eleştirilecek bir şey varsa. Çok bir fark yaşamadık ikinci yarıda, sakin sakin topumuzu oynadık, Ankaragücü'nde de bir baskı yoktu, not düşülecek olaylar, 3. golden önce Engin, Engin, Engin idi ve Melo'nun sahada olduğunu sahaya ayak bastığı anda anladık, bi anda heyecan geldi 2-3 pozisyonda Melo kafasıyla çıktı meydana, Shaqiri'yi alamadık ama sezon sonunda Melo bizde olur, uzun yıllar da formayı giyer inşallah. Maçın sonlarına doğru Yiğit'i sola aldı Fatih hoca, etkili de oldu, birkaç pozisyon yarattı orda, topu tuttu, ortaya göre daha etkiliydi kesinlikle, ilk golünde de güzel kaçtı, Sabri reyisin pası da tam savunmayı afallatıp ayağına geldi, o da köşeye yolladı topu. Daha nicelerine inşallah.
Toparlama konusuna gelirsek, Sercan nerde? Napıyo? Bi' ceza sahasında düştü, penaltı bekledi, bi' de maçın başında kafayla dışarı attığı bir top var. Yoktu bu maç
Elmander topsuz alanda çok iyi, alan boşaltıyor, savunmayı yoruyor, topla şanssız diyelim, Baroş'la birlikte çok daha iyi, Sercan'a da bağlayabiliriz bu maçtaki performansını.
Sabri kolay bi maçta göze batmadı, sonundaki asisti güzeldi, sakatlıktan sonra maçlara ısınıyor ama biraz acele etmeli.
58. Dakikadaki "Beyaz Mendil" olayını düşünenleri tebrik ediyorum, çok güzel bir protesto oldu.
Ve bu yazımı da burada sonlandırıyorum. Çok uzadı bu sefer, kusura bakmayın, kadroda rotasyon olunca ayrı ayrı yazmak istiyor insan. Ankaragücü taraftarlarına da sabır diliyorum, maçtan sonra Ankaragücü oyuncularını tribünlere çağırmak hoş bir jestti, bizim de Ankaragücümüze gidiyor bu Ankaragücü. Ve son sözüm:
DAYAN ANKARAGÜCÜ!
Ankaragücü'nün geçtiği zor dönem göz önüne alınırsa bizim açımızdan zor geçmesi beklenmeyen bir maçtı. Geçen hafta ESES karşısındaki etkisiz oyunumuzun sahadan kaynaklanıp kaynaklanmadığı sorusuna cevap almış olduk ama. Rakibimizin talihsiz güçsüzlüğünden dolayı çok derin performans incelemesi yapamayız. Topla oynama oranında %30'u göremedi Ankaragücü. Biz de gerekeni yaptık diyebiliriz kendi açımızdan. Şimdi maça geçelim;
İlk 11'imizde güzel değişiklikler oldu. Fernando Muslera, Sabri Sarıoğlu, Gökhan Zan, Semih Kaya, Çağlar Birinci, Emre Çolak, Ceyhun Gülselam, Engin Baytar, Albert Riera, Sercan Yıldırım, Johan Elmander
Yedeklerimiz de yazalım not olarak: Ufuk Ceylan, Hakan Balta, Selçuk İnan, Felipe Melo, Tomas Ujfalusi, Yiğit Gökoğlan, Kazım Kazım
Kim kimin yerinde anlaşılsın diye azıcık pavyona döndü ortalık. Haftasonunda oynayacağımız Bursaspor maçı öncesi hem sürekliler dinlensin, hem de diğerleri şans bulsun, formayı daha çok hakeden varsa verelim mentalitesiyle iyi bir rotasyon bence. Sahadaki oyun da iyiydi bu açıdan bakılırsa, Riera çok çok iyi bir oyun çıkardı, onun düzenli olmasını şahsen çok isterim, maçın başında 2 golün asistini yaptı 3.yü de attı, umarım tek maçlık değildir de Kazım'ı keser artık, Gökhan uzun zaman sonra forma buldu, iyi değerlendirdi, maçın sonuna doğru Ujfa hazırlanınca "kesildi heralde" dedim ama Ujfa sağa geçti, kondisyonu da iyi demekki. Çağlar da çok iyiydi, daha iyi olur, Hakan Balta hegamonyasına son verir umarım, Ceyhun ve Engin zaten forma şansı bulan oyunculardı, Engin çok iyiydi, maç boyunca kalede şansını denedi, hızlı hücumlarda hızını gördük, 3. golde harikaydı, Fatih Terim'in bu sezonki futbolcu başarılarından birisidir kesinlikle. Maça geçelim, orda da futbolculardan bahsederim zaten;(Valla çok uzatmamaya çalışıyorum)
Maçın başında zaten golle başladık. Gökhan Zan'ın zıplamadan vurduğu, vurmak bile değil, kafasından sektirdiği top gol oldu, rahat başlamış olduk böylece. 5 dakika sonra ikinci pozisyon, Riera ilk goldeki yerinde, bu sefer yerden gönderiyor, Emre çok güzel koşuyor ve ikiyi de atıyor. Sonrasındaki pozisyonlar için bir parantez açıyorum, Emre'nin özgüveni çok iyi, maç boyunca iyi toplar denedi, pasları güzeldi, artık "hot prospect for future" değil, artık "important first team player" oldu, 2 sezona da "key player" sıfatıyla görücez inşallah. Sonraki dakikalar sakin geçti, Ankaragücü bir atak şansı yakaladı, o da ofsayttı, biz de çok zorlamadan bir iki pozisyon yakaladık, Riera-Emre ikilisinin bi pozisyonu daha var, Emre süper vurdu kenardan çıktı, dediğim gibi, bu özgüveni tutturursa, her yerinden öperim ben onu.
İkinci yarıda Yiğit çıktı sahaya, Emre de "haftasonu özel" kadrosuna geçmiş oldu böylece, önce ortada oynadı, çok etkili olamadı, 2-3 pozisyonda da oyunu iyi okuyamadı, ama ESES maçında dediğim gibi, otursun soluklansın, 2 hafta sonra yazarım eleştirilecek bir şey varsa. Çok bir fark yaşamadık ikinci yarıda, sakin sakin topumuzu oynadık, Ankaragücü'nde de bir baskı yoktu, not düşülecek olaylar, 3. golden önce Engin, Engin, Engin idi ve Melo'nun sahada olduğunu sahaya ayak bastığı anda anladık, bi anda heyecan geldi 2-3 pozisyonda Melo kafasıyla çıktı meydana, Shaqiri'yi alamadık ama sezon sonunda Melo bizde olur, uzun yıllar da formayı giyer inşallah. Maçın sonlarına doğru Yiğit'i sola aldı Fatih hoca, etkili de oldu, birkaç pozisyon yarattı orda, topu tuttu, ortaya göre daha etkiliydi kesinlikle, ilk golünde de güzel kaçtı, Sabri reyisin pası da tam savunmayı afallatıp ayağına geldi, o da köşeye yolladı topu. Daha nicelerine inşallah.
Toparlama konusuna gelirsek, Sercan nerde? Napıyo? Bi' ceza sahasında düştü, penaltı bekledi, bi' de maçın başında kafayla dışarı attığı bir top var. Yoktu bu maç
Elmander topsuz alanda çok iyi, alan boşaltıyor, savunmayı yoruyor, topla şanssız diyelim, Baroş'la birlikte çok daha iyi, Sercan'a da bağlayabiliriz bu maçtaki performansını.
Sabri kolay bi maçta göze batmadı, sonundaki asisti güzeldi, sakatlıktan sonra maçlara ısınıyor ama biraz acele etmeli.
58. Dakikadaki "Beyaz Mendil" olayını düşünenleri tebrik ediyorum, çok güzel bir protesto oldu.
Ve bu yazımı da burada sonlandırıyorum. Çok uzadı bu sefer, kusura bakmayın, kadroda rotasyon olunca ayrı ayrı yazmak istiyor insan. Ankaragücü taraftarlarına da sabır diliyorum, maçtan sonra Ankaragücü oyuncularını tribünlere çağırmak hoş bir jestti, bizim de Ankaragücümüze gidiyor bu Ankaragücü. Ve son sözüm:
DAYAN ANKARAGÜCÜ!
24 Ocak 2012 Salı
Xherdan Shaqiri
Fatih Terim'in özel olarak bizzat istediği bir oyuncu Xherdan Shaqiri. Fazla bir şey söyleme gereği duymuyorum. 1991 doğumlu yetenekli, güçlü ve sol ayağını iyi kullanabilen Arnavut asıllı futbolcu. Şampiyonlar Liginde yoluna devam eden bir takımdan şike iddialarıyla çorbaya dönmüş bir lige, Avrupa'da dahi oynamayan bir takıma gelmesi bu transferde Galatasaray ve Fatih Terim'in ne kadar istekli olduğunu gösterir bize "hayırlı olsun" demek düşer.
İsminin telafuzuyla ilgili bir Lorik Cana etkisi yaratacağını düşünüyorum. İzlediğim videolardan, spikerlerden dinlediğime göre "Şerdan Şakiri" diye okunuyor.
Düzeltme: Transfer işi yattı. Nasıl telaffuz edilir diye kıvranmaya gerek kalmadı. Bonuslarla birlikte 19 milyon eurolara gelen teklifimiz reddedildiğine göre yapacak bir şey kalmamıştır diye düşünüyorum. Artık bize kendisini Porto, Manchester United, Bayern Münih gibi takımlarda izlemek düşer.
23 Ocak 2012 Pazartesi
22 Ocak 2012 Eskişehirspor-Galatasaray Maçı Üzerine
Başlık bulma konusunda sıkıntılı olduğum çok açık, ama geleceği düşünüyorum, ileriki ESES maçlarıyla karışmasın diye. Bi ESES maçı hakkında daha yazı yazma ihtimalim %3 bile değil biliyorum, neeyse maça gelelim;
Maç sabahı hepimiz gördük Twitter üzerinden fotoğrafları, kar kaplamıştı her yeri, maç tatil olur olmaz geyiklerine maçtan 4 saat önce Cüneyt Çakır yerinde inceleyerek oynanabilir dedi, doğru yanlış, oynandı maç. Ama zeminin çok kötü olduğunu maç sonrası yorumlarda da gördük, maçı izlerken de kendini belli etti.
İlk 20 dakika fakir bir maç izledik, gol yok, pas yok, adam gibi pozisyon yok, sıkıcıydı maç. Sonra futbolcular yavaş yavaş zemine alışıp daha az sıkıcı bir futbol izlettiler, ama dünkü maçta kayda hiçbir şey yok, maçı kazasız belasız sakatsız atlatmamız dışında. İlk 20 dakikadan sonra ESES gelmeye başladı, Ersun Yanal güzel bir taktik sürdü sahaya ve Selçuk İnan, Emre Çolak, Felipe Melo'yu kapatan, formsuz Sabri'nin kanadından yardıra yardıra giren bir ESES çıkardı. Çok fena kilitlediler bizi. Oyunu kurma işi Ujfalusi'ye kaldı ama forvette de Baros'u aradık; Elmander Kazım'a her baktığında "Napcam ben bununla lan!" diye düşünmüş olabilir, çünkü ben öyle düşündüm maç boyunca.İki forvet rakibi delmeye çalışçağı zaman bile uyumsuzlukları ve ESES savunmasının bozması pozisyonları engelledi. İkinci yarı Engin'in yerine giren Sercan da fark yaratamadı. Yiğit zaten hele bi otursun soluklansın, 3 hafta sonra yazarım.
İkinci yarı da ESES gelen taraftı, bizde Melo atağa gidemedi, markajdan kaçamadı ama savunmada yine çok yardımcı oldu. Çok koştu, defansta iyi uyum sağladı, çok etkiliydi. Ama, defans ve başarı diyorsak kupayı bir kez daha SEMİH KAYA'ya vermek lazım. Kaç topu kesti sayısı yok, kaç pozisyon kesti sayısı yok. Bi pozisyonda ayağa kafa uzattı ve yerde kaldı, Emre Çolak kalsa o kadar üzülmem. Neyse ki devam etti, o defansta, Ujfalusi yanında, Muslera arkasında olduğu sürece en azından defans konusunda daha güvende hissediyorum. Bekleri azcık güçlendirsek çok canavar olucaz çook!
Size maçı özetlemek açısından Fatih Terim'in basın toplantısındaki sözleriyle bitiricem.
''Eskişehirspor bizden iyi oynadı. Sahanın bir galibi olsaydı, bu Eskişehirspor olmalıydı. Eskişehirspor'u tebrik ediyorum. Galatasaray'ın mazereti olmaz. Hava sadece bizleri değil, galibiyet ateşimizi de dondurdu. Konuşacak bir şey yok. Saha ve hava şartları iki taraf için de geçerli. Bunu bir nazar boncuğu olarak addediyoruz. Bugün kazanamıyorsan kaybetme kuralı işledi. Bu sevindirici. İlk kez hayatımda bunu öyle diyorum, kötü oynadık'
Galatasaray'ın mazereti olmaz.
Maç sabahı hepimiz gördük Twitter üzerinden fotoğrafları, kar kaplamıştı her yeri, maç tatil olur olmaz geyiklerine maçtan 4 saat önce Cüneyt Çakır yerinde inceleyerek oynanabilir dedi, doğru yanlış, oynandı maç. Ama zeminin çok kötü olduğunu maç sonrası yorumlarda da gördük, maçı izlerken de kendini belli etti.
İlk 20 dakika fakir bir maç izledik, gol yok, pas yok, adam gibi pozisyon yok, sıkıcıydı maç. Sonra futbolcular yavaş yavaş zemine alışıp daha az sıkıcı bir futbol izlettiler, ama dünkü maçta kayda hiçbir şey yok, maçı kazasız belasız sakatsız atlatmamız dışında. İlk 20 dakikadan sonra ESES gelmeye başladı, Ersun Yanal güzel bir taktik sürdü sahaya ve Selçuk İnan, Emre Çolak, Felipe Melo'yu kapatan, formsuz Sabri'nin kanadından yardıra yardıra giren bir ESES çıkardı. Çok fena kilitlediler bizi. Oyunu kurma işi Ujfalusi'ye kaldı ama forvette de Baros'u aradık; Elmander Kazım'a her baktığında "Napcam ben bununla lan!" diye düşünmüş olabilir, çünkü ben öyle düşündüm maç boyunca.İki forvet rakibi delmeye çalışçağı zaman bile uyumsuzlukları ve ESES savunmasının bozması pozisyonları engelledi. İkinci yarı Engin'in yerine giren Sercan da fark yaratamadı. Yiğit zaten hele bi otursun soluklansın, 3 hafta sonra yazarım.
İkinci yarı da ESES gelen taraftı, bizde Melo atağa gidemedi, markajdan kaçamadı ama savunmada yine çok yardımcı oldu. Çok koştu, defansta iyi uyum sağladı, çok etkiliydi. Ama, defans ve başarı diyorsak kupayı bir kez daha SEMİH KAYA'ya vermek lazım. Kaç topu kesti sayısı yok, kaç pozisyon kesti sayısı yok. Bi pozisyonda ayağa kafa uzattı ve yerde kaldı, Emre Çolak kalsa o kadar üzülmem. Neyse ki devam etti, o defansta, Ujfalusi yanında, Muslera arkasında olduğu sürece en azından defans konusunda daha güvende hissediyorum. Bekleri azcık güçlendirsek çok canavar olucaz çook!
Size maçı özetlemek açısından Fatih Terim'in basın toplantısındaki sözleriyle bitiricem.
''Eskişehirspor bizden iyi oynadı. Sahanın bir galibi olsaydı, bu Eskişehirspor olmalıydı. Eskişehirspor'u tebrik ediyorum. Galatasaray'ın mazereti olmaz. Hava sadece bizleri değil, galibiyet ateşimizi de dondurdu. Konuşacak bir şey yok. Saha ve hava şartları iki taraf için de geçerli. Bunu bir nazar boncuğu olarak addediyoruz. Bugün kazanamıyorsan kaybetme kuralı işledi. Bu sevindirici. İlk kez hayatımda bunu öyle diyorum, kötü oynadık'
Galatasaray'ın mazereti olmaz.
17 Ocak 2012 Salı
Şike olayları ile ilgili;
Bugün Galatasaray, Türkiye Futbol Federasyonu'na ihtarname çekmiş. Çok bir şey yazmayacağım, hukuk hakkında çok az bilgiliyim. Tek bildiğin ihtarname çekmek işi çok ciddiye bindirmektir. Şike davası hakkında da her gün Fenerbahçe yeni bir yazı yayınlıyor vs. iş artık sakız oldu. Lefter'e yapılan törende stada Aziz Yıldırım bayrakları asmak bence saygısızlıktı, propagandanın da bir sınırı var artık bence, her Fenerbahçe adının geçtiği yerde Aziz Yıldırım'ın o gülümseyen fotoğrafını görmek istemiyorum ben. Bugün Ünal Aysal da "Aynı olay benim başıma gelse, kendimi kulübümden soyutlardım. Kulübümü rahat bırakırdım. Mücadelemi ayrı verirdim." şeklinde bir açıklama yaptı. Davulun sesi uzaktan hoş gelir geyiklerine girip girmemek size kalmış. Kulüp, başkanına sahip çıkmak isteyebilir ama dediğim gibi itici geliyor artık. Umarım herkes için en adil olan neyse o olur.
İhtarname'den önemli bir kısım :
Söz konusu ihtarnamede kullanılan sert ifadelerden biri, “Teamüllere aykırı bir karar çıkması halinde Galatasaray’ın uğradığı zararın hepsini sizden sorarız” şeklindeydi. Sarı-Kırmızılı kulübün vermek istediği mesajın açılımı ise şöyle: Eğer Türkiye Futbol Federasyonu, 58. maddeyi değiştirir ve bu değişiklik nedeniyle UEFA Türk futboluna bir yaptırım uygularsa, dolayısıyla Galatasaray’ın Avrupa kupalarına katılması engellenirse, kararın altında imzası bulunan herkese çok ağır maddi manevi tazminat davaları açılacak.
Not: Ünal Aysal'ın sözünü Twitter.com/tribündergi, ihtarname'den önemli bir kısmı da fanatik.com.tr den aldım. Böyle kaynakça olmaz ama, haklarını yemiş de olmayalım.
İyi geceler!
İhtarname'den önemli bir kısım :
Söz konusu ihtarnamede kullanılan sert ifadelerden biri, “Teamüllere aykırı bir karar çıkması halinde Galatasaray’ın uğradığı zararın hepsini sizden sorarız” şeklindeydi. Sarı-Kırmızılı kulübün vermek istediği mesajın açılımı ise şöyle: Eğer Türkiye Futbol Federasyonu, 58. maddeyi değiştirir ve bu değişiklik nedeniyle UEFA Türk futboluna bir yaptırım uygularsa, dolayısıyla Galatasaray’ın Avrupa kupalarına katılması engellenirse, kararın altında imzası bulunan herkese çok ağır maddi manevi tazminat davaları açılacak.
Not: Ünal Aysal'ın sözünü Twitter.com/tribündergi, ihtarname'den önemli bir kısmı da fanatik.com.tr den aldım. Böyle kaynakça olmaz ama, haklarını yemiş de olmayalım.
İyi geceler!
15 Ocak 2012 Pazar
14 Ocak 2012 Galatasaray-Karabükspor Maçı
Hoh hoh, Bismillah, aynı şeyi yapan binlerce blog varken biz de burdayız, bakalım bir şey çıkıcak mı farklı.
Neyse, ilk yazım ortaya karışık bir şeylerden ötürü olsun,
Maçtan önce yaptığımız, "Galatasaray Efsanelerini Anıyor, Türk Telekom Dünyaya Duyuruyor" etkinliği, bu hafta kaybettiğimiz Lefter Küçükandonyanis'ten ötürü biraz daha anlamlıydı bence. Lefter'in anısına stad yapalım, Aziz Yıldırım'ın mektubunu okuyalım, Alex elini öpmüştü, formasını almıştı falan derken, kulübün bu -sadece semt adı olup olmadığı tartışılan- "Vefa" kavramına dikkat çekmesi çok güzel. Özellikle de "Vefa" konusunda en çok topa tutulan klüp durumundayken.
Karabükspor maçına gelirsek; çok uzatıp kafa ütülemek istemiyorum, planım o değil yani en azından şu anda. Birkaç haftadır, Eboue gittiğinden beri defansta sıkıldık çok. Sabri'nin de tempoyu henüz tutturamaması son maçta çok sırıtmıştı, bu nedenle Terim elinden gelen en mantıklı şeyi yaparak ortayı Servet'e, sağ kanadı da Ujfalusi'ye verdi. Diğer iki ise Semih ve Hakan Balta'ydı zaten. En mantıklı 4'lü buydu ama, Karabükspor'da oynayan Shelton'un hızına ayak uyduracak adamımız yoktu. 2-0 olana kadar bunun korkusunu yaşadık. Hele o Muslera'nın ayak ucuyla çıkardığı pozisyon hepimizi yerinden kaldırdı. Muslera'yı her yerinden öptük. Ama ilk yarının sonunda Mabiala'nın ikinci sarıyı alması zaten rahat olan maçın bu saatten sonra dönmeyeceğini gösterdi.
Asıl maçla ilgili güzel nokta ise, kadro çok uyumlu, -Kazım hariç- herkes -düzenli forma bulamayan Engin bile- yerini ve arkadaşlarını iyi tanımıştı. 5. golde olan iki verkaç ve Baros'un Elmander'e attırdığı gol bunu kanıtlıyor zaten. Bir de takımın 5 olduktan sonra bile iyice kapanan ve dakika sayan Karabük'e yüklenmesi güzeldi. Özellikle sonlarda bir kontra-atak başlangıcında Melo'nun yardırması baya iyiydi, takımda şevk var açıkça.
Elektrik melektrik derken sıkıntılanan ulaşıma rağmen oraya giden onbinlerce taraftara da en içten saygılarımı sunuyorum, çok çileli olmuş yolculukları, giriş-çıkışları, tahmin de etmişlerdir, yine de iyi bir kalabalık vardı bence.
İlk yazımız da deneme-karalama-maç yorumu gibi şeyler oldu. Daha "napsak netsek?" kısmındayız blogda, o yüzden daldan dala serbest.
İyi geceler!
Neyse, ilk yazım ortaya karışık bir şeylerden ötürü olsun,
Maçtan önce yaptığımız, "Galatasaray Efsanelerini Anıyor, Türk Telekom Dünyaya Duyuruyor" etkinliği, bu hafta kaybettiğimiz Lefter Küçükandonyanis'ten ötürü biraz daha anlamlıydı bence. Lefter'in anısına stad yapalım, Aziz Yıldırım'ın mektubunu okuyalım, Alex elini öpmüştü, formasını almıştı falan derken, kulübün bu -sadece semt adı olup olmadığı tartışılan- "Vefa" kavramına dikkat çekmesi çok güzel. Özellikle de "Vefa" konusunda en çok topa tutulan klüp durumundayken.
Karabükspor maçına gelirsek; çok uzatıp kafa ütülemek istemiyorum, planım o değil yani en azından şu anda. Birkaç haftadır, Eboue gittiğinden beri defansta sıkıldık çok. Sabri'nin de tempoyu henüz tutturamaması son maçta çok sırıtmıştı, bu nedenle Terim elinden gelen en mantıklı şeyi yaparak ortayı Servet'e, sağ kanadı da Ujfalusi'ye verdi. Diğer iki ise Semih ve Hakan Balta'ydı zaten. En mantıklı 4'lü buydu ama, Karabükspor'da oynayan Shelton'un hızına ayak uyduracak adamımız yoktu. 2-0 olana kadar bunun korkusunu yaşadık. Hele o Muslera'nın ayak ucuyla çıkardığı pozisyon hepimizi yerinden kaldırdı. Muslera'yı her yerinden öptük. Ama ilk yarının sonunda Mabiala'nın ikinci sarıyı alması zaten rahat olan maçın bu saatten sonra dönmeyeceğini gösterdi.
Asıl maçla ilgili güzel nokta ise, kadro çok uyumlu, -Kazım hariç- herkes -düzenli forma bulamayan Engin bile- yerini ve arkadaşlarını iyi tanımıştı. 5. golde olan iki verkaç ve Baros'un Elmander'e attırdığı gol bunu kanıtlıyor zaten. Bir de takımın 5 olduktan sonra bile iyice kapanan ve dakika sayan Karabük'e yüklenmesi güzeldi. Özellikle sonlarda bir kontra-atak başlangıcında Melo'nun yardırması baya iyiydi, takımda şevk var açıkça.
Elektrik melektrik derken sıkıntılanan ulaşıma rağmen oraya giden onbinlerce taraftara da en içten saygılarımı sunuyorum, çok çileli olmuş yolculukları, giriş-çıkışları, tahmin de etmişlerdir, yine de iyi bir kalabalık vardı bence.
İlk yazımız da deneme-karalama-maç yorumu gibi şeyler oldu. Daha "napsak netsek?" kısmındayız blogda, o yüzden daldan dala serbest.
İyi geceler!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)